Konya Bilim Merkezi BilimUp

Antik Çağda Bilimin Merkezi: İskenderiye Kütüphanesi

Zeynep Deresoy
12 dk
2201

Kütüphanecilik tarihi, insanların kültür ve medeniyeti ile iç içe ve onun kadar eskidir. İnsanlar yerleşik düzene geçip yazıyı bulduktan sonra düşündüklerini, öğrendiklerini ve bildiklerini taşlara, ağaç kabuklarına, yapraklara, madenlere ve milattan önce 2. yüzyılda kâğıdın icadıyla da kağıtlara yazmaya başlamışlardır. Zamanla öğrenilen ve keşfedilen bilgileri korumak, artırmak, paylaşmak ve gelecek nesillere aktarmak için bu yazılar bir araya getirilmiş ve kütüphanecilik kültürü oluşmuştur. Tarihte önemli bir yer tutan İskenderiye Kütüphanesi, döneminin en büyük bilgi ve kültür merkezidir.


İskenderiye Nasıl Bilimin Merkezi Haline Geldi?

Antik dönemin sonlarında yani milattan önce 331 yılında, Büyük İskender Mısır’ı fethederek İskenderiye şehrini kurmuştur. Tarihi kaynaklara göre milattan önce 323 yılında Büyük İskender’in ölümünden sonra kurduğu imparatorluk hızla parçalanmış ve generaller arasında yirmi yıl kadar süren savaşlar neticesinde paylaşılmıştır. Bu generallerden her biri kral unvanı alarak imparatorluğun bir kısmına hakim olurken General Ptolemaios I.Soter (Ptolemy) Mısır’ın kralı olmuştur. Ancak Ptolemaios, ülkesinin sınırlarını genişletmekten çok bilim ve edebiyata önem vermiştir. Tarihi kaynaklara göre o devirdeki kitapları ya satın almış ya da zorla el koyarak büyük koleksiyonlar oluşturmuştur. Bu koleksiyonlar sayesinde İskenderiye, zamanla bilim insanlarının odak noktası olarak bilimsel alanda büyüyerek gelişmiş ve bunun devamında her yönüyle gelişip devrin en meşhur merkezi haline gelmiştir.

Mısır'ın Makedon kralı Ptolemy, komşu Libya ve Arap bölgeleriyle birlikte Mısır'ın satrapı olmuş ve Nil bölgesinin coğrafi izolasyonundan yararlanarak burayı büyük bir Helenistik güç haline getirmiştir.

İskenderiye Kütüphanesi Neden Önemli?

Dünyanın en eski kütüphanelerinden biri olan İskenderiye Kütüphanesi, kral sarayına bitişik bir bina olarak inşa edilmiştir. Mısır kralları; âlimlere, bilim insanlarına, filozoflara ve sanatkârlara yarayabilecek her türlü imkanı burada toplamıştır. Kütüphanede yüzbinlerce el yazması kitabı kapsayan bir kitaplık bulunduğu rivayet edilir. Buranın baş memuruna, bulduğu her eseri alma yetkisi verilmiştir. Mısır'a giren her kitabın doğruca bu kütüphaneye götürülüp hemen bir kopyası yazılarak sahibine verilmesi ve kitabın aslının kütüphanede kalması emredilmiştir. Böylece o zamana kadar dağınık halde bulunan birçok yazarın eserinin de bir araya toplanması sağlanmıştır.

Bunca kitabın yanı sıra kütüphane, çeşitli memleketlerin bitkilerini ve hayvanlarını bir araya toplayan bir bahçeye de sahiptir.  Burada bu bitki ve hayvanların hayatını devam ettirebilecek şartlar sağlanmış ve bunlarla daima yakından meşgul olacak özel bakıcılar görevlendirilmiştir.

Kütüphanenin yakınlarında bilginlerin yaşaması için bir alan da oluşturulmuştur. Burada yaşayan bilginler, dersler ve konferanslar vermekle sorumlu olmuşlardır. Bu derslere devam eden öğrencilerin sayısının on dört bini geçtiği söylenir. Bu öğrencilere felsefe, tıp, kimya, astronomi, yer-uzay bilimleri, fizik, biyoloji, matematik, hukuk dersleri gösterilmiştir. Böylece İskenderiye Kütüphanesi bugünkü manasıyla hem bir kütüphane hem akademi hem de yüksek eğitim veren bir kurum olmuştur. Bu yüzden İskenderiye, zamanla ilim âleminin merkezi haline gelip sanatkâr ve bilgin şehri haline gelmiştir. Tarihçilere göre büyük bir kütüphane olan İskenderiye kütüphanesinin yetiştirdiği büyük alimler içinde Kraliçe Kleopatra da vardır.
İskenderiye kütüphanesi dünyanın tanıdığı ilk kütüphane değildi. Yazının neredeyse icat edildiği andan itibaren toplanması ve korunması için girişimlerde bulunulmuştu. Örneğin Mezopotamyalılar bir dizi kraliyet kütüphanesi kurmuştu; Mısırlı rahipler, parşömenler veya tabletler üzerine yazılmış büyük diplomatik yazışma arşivlerini yönetmişlerdi; Asur Kralı Asurbanipal ise, aralarında dünyanın bilinen en eski edebiyat eseri olan Gılgamış Destanı'nın da bulunduğu, pişmiş kil üzerine yazılmış büyük bir eser koleksiyonunu muhafaza etmişti. Ancak hiçbir şey İskenderiye'nin hedefine yaklaşamadı. Şu anda batı dünyasının en etkili figürleri arasında yer alan Aristoteles'in öğrencileri tarafından tasarlanan bu felsefe, felsefi ve entelektüel saflığı, kasıntılı emperyal güçle birleştirdi. Atina Lisesi'nin ve onun özel kütüphanesinin mütevazı modeli devasa bir ölçekte yeniden hayal edildi: Sanki İskender'in hükümdarlığı döneminde "daha fazla dünya" için doymak bilmeyen arayışın yerini aynı derecede acil bilgi arayışı almış gibi. Ancak her iki durumda da hedefler açıktı: prestij ve güç. İnsanlığın entelektüel başkenti olan İskenderiye, dünyadaki tüm şehirlerin üzerinde gururla ayakta durabilir.


İskenderiye Kütüphanesi Nasıl Yıkıldı?

İskenderiye, Mısır topraklarında kurulmuş olmasına rağmen, başlangıçta Akdeniz'den Doğu Hindistan'a kadar uzanan bir imparatorluğun ana ticaret merkezi olarak kurulmuş, kararlı bir Yunan şehriydi. Ancak zamanla atmosferi ve mimarisi, klasik ve oryantal etkilerin bir karışımı haline geldi; hem çeşitli nüfusunu hem de giderek daha rahatına düşkün ve şişman kralların birbirini izleyen bireysel zevklerini yansıtan bir stil karışımı haline geldi. Ancak şehri gerçekten benzersiz kılan şey, bir öğrenme ve bilim merkezi olma rolüydü. İskenderiye basit ama şaşırtıcı derecede iddialı bir fikir etrafında inşa edildi: İnsanoğlunun şimdiye kadar biriktirdiği tüm bilgiyi tek bir yerde tutmak. Burada, antik dünyanın hafıza bankası haline gelmek üzere, şiir, drama ve edebiyattan matematik, anatomi, coğrafya, fizik ve astronomi üzerine ileri düzey incelemelere kadar her şeyi içeren papirüs ve parşömen tomarlarıyla dolu bir büyük kütüphane kuruldu.

Kütüphane, tüm dünya tarihinde servetin orijinal ve en muhteşem rehinelerinden biri haline geldi. “Bilgi güçtür” ilkesi onun kurucu öğretisiydi; ancak eğer bilgi güçse, aynı zamanda tehdit, ayartma, yolsuzluk ve sapkınlık da olabilirdi. Orijinal şehrin deniz tarafından yutulmasına neden olan bir dizi doğal felaket oldu, ancak İskenderiye'nin kütüphanesi çok daha önce ortadan kaybolmuştu. Yok oluşu ne afet ne de felaketlere dayandırıldı; insanlar tarafından yıkıldı.

Klasik Yunan oyun yazarları, aşırı gurur ve hırsın ardından gelen düşüş anlamına gelen "kibir" kavramını icat etmişlerdi. Bin yıl öncesine dönüp baktığımızda İskenderiye'deki kütüphanenin kaderiyle ilgili korkunç bir kaçınılmazlık var gibi görünüyor. İnsanoğlunun tüm entelektüel başarılarının deposu olan bu ilk, evrensel arşivi topyekûn yok olmaktan başka ne gibi bir kader bekleyebilirdi ki?

Bugün olduğu gibi, antik dünyadaki kütüphanelerin çoğu satın almalar, hediyeler, vasiyetler ve ödünç vermeler yoluyla ve tabii ki tamamen yeni metinlerin yazımı ve saklanması yoluyla da büyümüştür. Ancak amacın şimdiye kadar yazılmış her kitabı bir araya getirmek ve kataloglamak olduğu İskenderiye'de toplama stratejisi daha aşırıydı. Ptolemy hanedanı, şehre getirilen herhangi bir kitabın kopyalanmak üzere derhal kütüphane katiplerine iletilmesi gerektiğine dair bir yasa çıkardı. Çoğu zaman orijinali saklandı ve kopyası sahibine iade edildi. Kentin birbirine bağlı üç derin su limanına yanaşan binlerce gemi rutin olarak arandı ve henüz beyan edilmemiş ve rıhtım kenarlarına boşaltılmamış tüm metinlere el konularak müsadere edildi.

Bu yöntemle kütüphaneye o kadar çok kitap eklendi ki, her bir parşömen üzerine "gemilerden" yazan bir etiket yapıştırılarak kendi kategorileri oluşturuldu. Nadir ve orijinal eserleri bulmak amacıyla Akdeniz'deki kitap pazarlarını dolaşmak için ajanlar görevlendirildi. MÖ 3. yüzyılda Ptolemy III, bilinen dünyadaki tüm krallara ve liderlere elçiler göndererek kitaplarını kopyalamak için ödünç almalarını istedi. Atinalılar ona büyük Yunan trajedi yazarları Aeschylus, Euripides ve Sophokles'in eserlerinin ana kopyalarını ödünç verdiklerinde, kral orijinalleri sakladı ve yeni kopyaları, ödenecek küçük bir bedel olarak 15 Talant tutarındaki cezayı geri alarak denizin ötesine geri gönderdi. 

Kütüphanenin rafları ya da rafları inanılmaz bir hızla doldu. Aynı zamanda Ptolemaioslar bilgi toplama ve düzenleme pratiği üzerinde bir tekel oluşturmak için kıskançlıkla çalıştılar. Günümüz Türkiye'sinde Bergama'da rakip bir kütüphane kurulduğunda, kitapların oluşturulması ve kopyalanması için gereken "oksijeni" kaynağında kesmek amacıyla Mısır papirüslerinin ihracatını yasakladılar. Bergama kütüphanesi, katiplerinin hayvan derisinden yapılan parşömenler üzerinde çalışmaya zorlanmasıyla mücadele etmeye devam etti. İskenderiye'nin itibarı arttıkça referans çalışmaları, bilimsel çalışmalar ve araştırmaların birleşimi kritik bir kitleye ulaşmaya başladı. Akademisyenler, zengin kraliyet mahallesinde ücretsiz yemek ve konaklamanın yanı sıra vergilerden muafiyet, eğitim için fon ve tabii ki kütüphaneye erişim vaadiyle şehre akın etti. Antik dünyanın büyük beyinleri için karşı konulmaz bir mıknatıs haline geldi. Yunan krallarının himayesi altında gelişip hayatlarını bilgi arayışından başka hiçbir şeye adayamadılar. Ptolema hükümdarlarının rüyası giderek daha güçlü bir gerçekliğe dönüşüyordu: Entelijansiya (aydınlar topluluğu) şehre akın ederken, krallar da zihin imparatorluğu üzerinde hakimiyet kurmaya başladılar.

Tarihi kaynaklara göre İskenderiye kütüphanesi tarihte birkaç kez tahrip edilmiş olsa da Jül Sezar'ın Mısır'a yaptığı sefer sırasında İskenderiye’den çıkarken yaptığı savaş ve çıkan yangında ilk darbeyi yemiştir. Milattan önce 48 yılında Sezar, İskenderiye'yi kuşatarak şehri yağmalamış ve halkın mücadelesini kırmak için şehri ateşe vermiştir. Şehirdeki diğer binalar gibi bu görkemli kütüphane de bu yangından büyük ölçüde etkilenmiştir. Sonraki yıllarda da benzer sebeplerden tahrip olan İskenderiye kütüphanesinin nasıl ortadan kalktığı bilinmemektedir.

Tarihçiler kütüphanenin büyük bir olasılıkla milattan sonra 7. yüzyılda, İskenderiye'nin çöküşü ile birlikte varoluşunun sonuna yaklaşmaya başladığını söylemektedir. Kütüphanenin 2. Ptolemaios tarafından kurulmuş olduğu bilgisi ise kesindir.

Bir hikâyeye göre Eski Roma İmparatoru olan Jül Sezar ve Komutan Pompeius arasındaki iktidar mücadelesi sırasında Jül Sezar, İskenderiye’ye kaçan Pompeius’un peşinden gelip İskenderiye’ye saldırmış ve Mısır donanması tarafından engellenmek üzere olduğunu fark edince düşman gemilerini ateşe vermiştir. Yangın büyümüş ve alevler, kütüphanedeki eserlerin birçoğunu yutmuştur. Sonradan İskenderiye yine bir öğrenim merkezi olarak kalmış ve orada muhtemelen başka kütüphaneler kurulmuş olsa dahi, bunların ilk kütüphanenin boyutlarına ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir.

İskenderiye'de kaybolan birçok eser sonraki asırlarda nakil ve kaynak göndermelerle tanınmıştır. Örneğin Ayasofya'nın ünlü iki mimarından biri olan Antemios'un kubbe inşasındaki hesaplamalarında İskenderiye Kitaplığı'nda bulunan bazı eserleri kaynak olarak gösterilmiştir.


İskenderiye Kütüphanesinin Yeniden Kurmak Mümkün Mü?

Geçen binlerce senenin ardından İskenderiye kütüphanesini yeniden kurma fikri 1980’li yıllarda ortaya çıkmıştır.  12 Şubat 1990 tarihinde, Assuan’da (Mısırda yer alan bir şehir), bazı devlet başkanlarını da kapsayan Uluslararası Fahri Komisyon üyeleri tarafından “Eski İskenderiye Kütüphanesi’nin Canlandırılması için Assuan Deklarasyonu” imzalanmıştır. Böylece oluşan bildiride, Kütüphane’nin insanlık tarihinde bir dönüm noktasına tanıklık edeceği ve dünyanın dört bir yanındaki araştırmacıların bilgi toplamalarına olanak sağlayan bir ana merkez oluşturacağı vurgulanmıştır.

26 Haziran 1988’de Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, İskenderiye Üniversitesinin içinde bulunan yaklaşık 35.200 metrekarelik bir inşaat alanının temelini atmıştır. Ekim 1990’da Mısır Eğitim Bakanlığı UNESCO Genel Müdürü ile imzaladığı anlaşma ile ”Eski İskenderiye Kütüphanesi’nin Canlandırılması Projesi” uygulamaya konulmuştur. 1991 yılında, büyük çoğunluğu bağış olmak üzere 40.000 cilt sağlanmıştır. Bina, 2001 Ekim’de kullanıma hazır hale getirilmiş ve 16 Ekim 2002 yılında hizmete açılmıştır.
Kütüphaneyi kitaplar ile doldurmak yıllar almış olsa da diğer üniversiteler tarafından bağışlanan dijital koleksiyonlar sayesinde devasa bir bilgi kaynağı olan internet arşivi de bulundurur.

Kaynakça
  1. ORTAYLI, İ. (2006). İskenderiye kütüphanesi. Türk Kütüphaneciliği, 20(1), 85-88.
  2. Macleod, R. (2006). İskenderiye kütüphanesi: Antik dünyanın öğrenim merkezi. Türk Kütüphaneciliği, 20(1), 111-118.
  3. Tunay, M. İ. (1970). Dünyanın en eski kütüphanelerinden İskenderiye Kütüphanesi. Türk Kütüphaneciliği, 19(1), 25-26.
  4. Gülle, M. T. (2007). İskenderiye Kütüphanesi/Antik Dünya’nın Öğrenim Merkezi. Bilgi Dünyası, 8(2), 332-333.
  5. Hopkinson, A., & Akdag, N. (2004). The Alexandria Library and the work of the International Friends= Iskenderiye Kütüphanesi ve Uluslararasi “Dostlar” Gruplarinin Çalismalari. Bilgi Dünyası, 5(2), 240-258.
  6. GÜNGÖR, Ö., GÜNAY, D. A., TURAN, E. S., & Ömer, A. L. P. (2022). İskenderiye Kütüphanesinin Tarihi Serüveni ve Akıbeti. Takvim-i Vekayi, 10(1), 103-124.
  7. Derleyen, R. M. İskenderiye Kütüphanesi: Antik Dünyanın Öğrenim Merkezi.
  8. Halis, A. L. A. R. (2001). Kütüphaneciliğin tarihçesi ve ilk kütüphaneler. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, (16).
  9. Derviş Öztürk, E. (2006). İskenderiye Kütüphanesi: Antik Dünya'nın Öğrenim Merkezi.
  10. Keseroğlu, H. S., & Demir, G. (2016). Antikçağda bilim ve kütüphane. Türk Kütüphaneciliği, 30(3), 365-397.
  11. Bagnall, R. S. (2002). Alexandria: library of dreams. Proceedings of the American Philosophical Society, 146(4), 348-362.
  12. Erskine, A. (1995). Culture and power in ptolemaic Egypt: The Museum and Library of Alexandria. Greece & Rome, 42(1), 38-48.
  13. Phillips, H. (2010). Great library of Alexandria. Library philosophy and practice, (Aug.).
  14. Le Roux, P., & Yerguz, İ. (2006). Roma İmparatorluğu. Dost Kitabevi Yayınları.


Benzer Makaleler
Cezeri'nin Su Çarkı ile Çalışan Su Tulumbaları
Mikroskop Nedir? Mikroskopların Özellikleri Nelerdir?
En Ölümcül Salgın Kara Ölüm
Karanlık Bilim: Biyolojik Silahlar Nasıl Ortaya Çıktı?
Anestezi Keşfedilmeden Önce Cerrahlar Ameliyatları Nasıl Yapıyorlardı?
Tuvaletin İlginç Tarihi
Ölçü Birimleri Nasıl Ortaya Çıktı?
Kan Gruplarının İlginç Keşfi
Talidomid Faciası: Doğuştan Sakatlıkların Hikayesi
Orta Çağda Bilim Ve Tıpın Öncüsü: İbn-i Sina
ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER