Günümüz eğitim sisteminde istatistiklere bakıldığında öğrenciler başarılı değiller. Son yapılan araştırmalar, lise öğrencilerinin son 20 yılda matematikte veya okumada gelişmediğini ve ortaokul öğrencilerinin anlama becerilerinde geriye gittiğini gösteriyor. Öğrencileri üniversiteye hazırlamak için bireysel gelişime değil standartlaşmış test puanlarına öncelik veren ve yıllarca süren pahalı eğitim programlarına rağmen bu sonuçlar ilerlemeyi takip eden süreçlerin sonunda meydana geliyor. Uzman eğitimciler, her çeşitten öğrencinin başarılı olması için okulların uygulamalarına daha fazla esneklik ve yaratıcılık katması gerektiğini iddia ediyor. Peki bu yeni eğitim paradigmasının dönüşüm adımları nasıl olmalı?
Okulları geliştirirken ilk olarak sistemin nörolojik durumları ölçtüğü şekilde öğrencileri eksiklik, bozukluk ve engellilik ile tanımlamaktan uzaklaşmalı ve bunun yerine bireylerin ilgi alanlarını ve güçlü yanlarını kucaklamalıyız. İngiltere ve Rusya gibi ülkelerdeki bazı kuruluşlar, bir eğitimcinin öğrencinin yetenekli ve istekli olduğu alanları fark ederek meslek edinebileceği bir model oluşturuyorlar. Örneğin öğrencinin havacılığa olan hayranlığını gerçek hayattaki matematiğe uygulayabileceği ve onları pilot olarak bir kariyere yönlendirebileceği modeller inşa ediyorlar. Şehir okulları, doğal ve kültürel çevrelerle basmakalıp etiketleri yıkabilir ve çatılardan, parklardan, mezarlıklardan ve müzelerden öğrenmenin sosyal, duygusal ve sağlıkla ilgili faydalarından yararlanabilir. Son araştırmalar, dersler sırasında veya ders aralarında temiz hava ve güneş ışığı alan çocukların akademik olarak daha iyi performans gösterme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Pandemi bu durumun doğruluğunu kanıtlamış oldu.
Her çocuk, doğum koşulları, genetik faktörleri ve yaşam tecrübeleriyle ile benzersiz bir şekilde şekillenir. Tahminler, öğrencilerin yaklaşık yarısının eğitim hayatında travma yaşadığını gösteriyor. Ancak araştırmalar, bir çocuğun hayatındaki tek bir destekleyici yetişkinin, toksik stresin beyin gelişimi ve davranış kontrolü üzerindeki etkisini köreltebileceğini de gösteriyor. Travma konusunda bilgili bir yaklaşımı benimseyen, kişisel ilişkilere müfredattan daha fazla öncelik veren okullar, çocukların iyileşip büyüdüğü güvenli bir sığınak olabilir.