Rüya görmek birçok insan için sıradan görülebilir. Ancak hala gizemi tam olarak bilim insanlarınca çözülebilmiş olmadığından oldukça esrarengizdir. Neden rüya görüldüğüne dair pek çok görüş ileri sürülmüş ve bazıları araştırmalarla desteklenerek genel bir fikir edinebilmemizi sağlamıştır. Geçtiğimiz on yılda teknolojinin de ilerlemesiyle fMRI (Fonksiyonel MR) gibi aletlerle beyin aktivitesi kaydedilebilir ve görselleştirilebilir hale gelmiştir. Bu sayede nörobilimciler bu düşleri nasıl ve neden deneyimlediğimizi anlamaya başladılar. Yarı uyanık hallerimiz uyanıkken kullandığımız zihinsel süreçlerin çoğuna benzese de araştırmacılar bu hallerin uyku sırasında nasıl birlikte çalıştığını anlamaya çalışıyorlar. Araştırmacılar beynin gece halüsinasyonlarını şu beş başlıkta yönlendirdiğini düşünüyor:
Rüyalar, hipokampüsün oluşurken izlediği beyin hücreleri arasındaki bağlantılarda depolanan anılara dokunur. Geceleri hipokampüs, nöronları hatıralarımızı tekrar oynatmaya yönlendirerek uzun süreli depolamayı kolaylaştırır. Gerçekliğin rüyalarımızda yer almasının sebebi bu olabilir ama bu gerçekliği farklı şekilde yansıtmasının sebebi bu olamaz.
En canlı hayallerimiz uykunun REM evresinde meydana gelir. Beynimizin hareketi kontrol eden, görsel ve motor korteksler gibi optik girdileri işleyen bölgelerinde, uykuda “gördüklerimizi” ve “yaptıklarımızı” oluşturan aktivite artar. Geceleri bu bölgeleri neyin tetiklediği ise henüz net değildir.
Amigdala korku, öfke ve kaygı gibi duyguların oluşmasına yardımcı olur. REM uykusu sırasında amigdala ve diğer duygusal alanlar daha belirgindir. Bu durum insanların rüyalarında neden yoğun duygular hissedebildiğini açıklayabilir. Zor anıların acısını dindirmek için rüya görüyor olabiliriz. Bu sürecin iyileştirici gücüne güvenebiliriz.
Birçok farklı rüya türü olmasına rağmen rüyalar, muhtemelen bilinçli bilişi destekleyen alanlar sayesinde gerçekçi olmayan kurmaca düşünceleri de içerir. Buna rağmen beynin merkezinde bir yarım daire şeklinde bulunan Singulat’ın ön kısmı, motivasyonu ve karar vermeyi etkiler ve biz uyurken devreye girebilir. Böylece bazı kararları farkında olmadan uykumuzda alabiliriz.
REM uykusu sırasında sinirbilimciler, dikkati yönlendirme, problem çözme ve akıl yürütme gibi yürütücü işlevler için kritik olan dorso-lateral prefrontal korteksin baskılandığını görüyorlar. Bu, bazı tuhaf senaryolara rağmen neden uyuduğumuzu fark edemediğimizi açıklamaya yardımcı olabilir.
Uyku ve rüya insanlık tarihi boyunca en büyük gizemlerimizden biri olmuştur. Birçok kültürde özel bir yere sahip rüyalar tarihin akışını bile değiştirmiş ve medeniyetimizin şekillenmesinde rol edinmiştir. Tüm memelilerin, kuşların ve balıkların uyuduğu ve rüya gördüğü bilinmektedir. Tüm bunlara rağmen rüyalarla ilgili bilimsel çalışma yapmak zordur çünkü bir insanın başka bir insanın rüyasını görmesi, günümüz teknolojisi ile mümkün değildir. Bu yüzden bilim insanları dolaylı yollardan çeşitli araştırmalar yaparak rüya ile ilgili veri toplamaya çalışırlar. Ancak bu durum bilimsel verilerin güvenilirliğini düşürür. Günümüzde araştırmacılar rüyalarla ilgili çalışmalar yaparken doğrudan beyin ve nöron aktivitesine odaklanırlar. Bu yöntemler sayesinde rüyaların doğrudan fiziksel görüntüsünü ve niteliklerini bilemesek de rüya araştırmalarının somut ve bilimsel bir temele yerleşmesine zemin hazırlanmıştır.