Çevre kirliliği ve doğal kaynak sıkıntısı ile tehlikede olan dünyamızda, küresel olarak üretilen gıdaların üçte biri çöpe atılmaktadır. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünyada üretilen toplam gıda miktarının %25-33’ünün israf edildiğini ve ekonomik değerinin toplam 990 milyar dolara karşılık geldiğini bildirmektedir. Türkiye İsraf Raporu 2018 yılı verilerine göre, ülkemizde her yıl 26 milyon ton gıda israf olmakta, maddi karşılığı 555 milyar TL’yi geçmekte ve milli gelirinin %15’ine karşılık gelmektedir. Kullanılabilecek gıdaların kullanılmadan çöpe atılması, sadece gıdaların değil onları üretmek için harcanan suyun, toprağın ve emeğin de boşa gitmesine sebep olur. Ayrıca bu gıdaların üretim sürecinde çevreye yayılan sera gazı da çevre kirliliğini artırmaktadır. Bu sera gazları, güneş ışınlarını yakalayarak yeryüzünün olduğundan fazla ısınmasına sebep olur ve iklim krizinin artmasına sebep olur.
Küresel sıcaklık artışının en büyük sebeplerinden biri, sera gazı salınımındaki artıştır. En yaygın sera gazları; karbondioksit (CO2), metan (CH₄), nitröz oksit (N₂O) gazlarıdır. Karbondioksit (%0,04), azot oksit, metan ve ozon; Dünya atmosferinin neredeyse %0,1'ini oluşturur ve kayda değer bir sera etkisine sahip olan eser gazlardır. Atmosferde yer alan bu gazlar Güneş ışınlarını tutar ve uzaya salınmasına izin vermez. Bu durum dünyanın daha fazla ısınmasına neden olur. İnsan faaliyetlerinin sera gazını nasıl tetiklediği, karbon ayak iziyle hesaplanır. Karbon ayak izi, bireylerin, kuruluşların veya ürünlerin faaliyetleri nedeniyle atmosfere saldıkları sera gazlarının, özellikle karbondioksitin eşdeğerinin ölçümüdür. Gıda üretimi beraberindeki karbon ayak izi miktarı hesaplanırken kullanılan toprak, makineler, işleme, toplama, dağıtım, ulaşım, imha etme gibi süreçlerde salınan sera gazı miktarı hesaplanır. Çöpe giden gıdalar çürüme sürecinde Metan gazı açığa çıkarır ve bu gaz da ısıyı etkili bir şekilde yakalayan güçlü bir sera gazıdır. Ama gıdalar sadece çürüme aşamasında değil, üretime başlanmasından çürümesinin sonuna kadar her anından doğrudan veya dolaylı yoldan sera gazlarının açığa çıkmasına sebep olur. Örneğin çöpe atılan bir elmanın sebep olduğu sera gazı miktarı yalnızca atığının ürettiği metan gazı değil, o elmanın tüketiciye ulaşana kadar geçen süre boyunca salınan sera gazı olarak da düşünülmelidir. Karbon ayak izi hesaplaması yapılırken de üretimde kullanılan gübreler, ürünlerin paketlenmesi, dağıtımı, depolanması, işlenmesi gibi tüm süreçler hesaba katılır.
Bu gıda üretiminin tüm aşamaları düşünüldüğünde, bir ekmeğin bile üretimi doğaya pahalıya mâl oluyor. Çöpe giden gıdalar ise onlarla beraber bir çok emeği çöpe götürdüğü gibi üretiminde açığa çıkan sera gazlarının üzerine yenilerini ekliyor. Gıda ve Tarım örgütünün yayınladığı verilere göre; evrensel gıda kayıp ve atıklarının yaydığı sera gazı miktarı, karayolu ulaşımı nedeniyle salınan sera gazları toplamının %87’si kadardır. Karayolunda yapılan yolcu ve yük taşımacılığından kaynaklı sera gazı salınımı değeri yaklaşık %74,5 gibi bir oranda olduğunu göz önünde bulundurulduğunda, gıda atıklarından kaynaklı sera gazı salınımı yükü fazladır.
En çok çöpe atılan gıda grubunun başında %45’lik oranla meyve ve sebzeler gelmektedir. Bu oranı sırasıyla %35 ile balık ve diğer su ürünleri, %30 ile tahıl ve unlu mamüller, %20 ile süt ve süt ürünleri ve %20 ile et ve et ürünleri oluşturmaktadır. Peki bu gıdalar nasıl atık haline geliyor?
Gıda kaybı veya atığı, insan tüketimi için üretilmiş ama üretimden başlayarak herhangi bir aşamada tüketilemeden çöpe giden gıdalardır. Bu gıdalar kimi zaman yanlış saklama koşullarında muhafaza edildiği ve zamanında yenmediği için çürüyerek kayıp gıda haline gelir, kimi zaman da tabağımıza fazla alıp bitiremediğimiz yiyecekler çöpe giderek atık olur. Bazen de aslında yeniden değerlenebilecek olan gıdaları bilgisizlikten dolayı atık haline getiriyoruz.
Gıda bozulması fiziksel ve kimyasal olarak ayırabiliyoruz. Fiziksel bozulmalar gıdanın üzerine toz, toprak bulaşmasıyla oluyor ve temizlendikten sonra gıda tüketilebilir hale geliyor. Gıdaların kimyasal olarak bozularak çöpe gitmesine sebep olan en önemli faktör mikroorganizmalardır. Mikroorganizmalar, mikroskopla görülebilecek boyutta olan canlılardır. Bir gıdanın üzerinde çoğalabilecek uygun sıcaklığı ve ortamı bulduğu zaman artarak o besinin tadını, rengini ve kokusu değiştirerek bozulmasına sebep olur ve bu gıdaların yeniden tüketilmesi uygun değildir. Yiyeceğimiz kadar aldığımızda ve uygun koşullarda sakladığımızda gıdaların çöpe gitmesini engelliyoruz ama gıdalarımızı tam olarak değerlendirip, atık sandığımız kısımlarını bile atık haline gelmekten kurtarabilir miyiz?
Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığının araştırma servisinin verilerine göre sebze ve meyvelerin kabuklu hallerinin kabuksuz hallerine göre daha fazla vitamin, kalsiyum ve potasyum içerdiği bir gerçek. Özellikle elma kabuğu C vitamini, portakal kabuğu A vitamini, kivi kabuğu E vitamini açısından zenginlikleri ile bilinir. Bu yüzden çöpe giden ama gitmemesi gereken gıdaların başında sebze ve meyve kabukları geliyor. Bir çoğunun kabuğu yenilebiliyor. Karpuz, ananas, soğan gibi kabuğu yenilmeyenlerin ise soyulan kabukları gömülerek içerisindeki zenginliklerin toprağa geçmesi sağlanabilir. Tabii ki kabuklu şekilde yiyeceğimiz meyvelerin doğru yıkanması gerekiyor. Yine de meyvelerin kabuklu yemeyeceksek soyduğumuz kabukları sirke yaparak da değerlendirebiliriz. Özellikle elma, portakal, mandalina, limon, muz gibi meyvelerin kabuklarından sirke yapılabiliyor.
Yaptığımız yemekler fazla geldiğinde ve bitmediğinde atmak yerine değerlendirip yeni bir yemek olarak yemek mümkündür. Mesela artan pilavlar ertesi gün su veya tavuk suyu ile birleştirilerek çorba yapılabilir. Artan sebze yemekleri mutfak robotunda çekilip un ve yumurta eklenerek mücver yapılabilir. Bayat ekmeklerin un haline getirilip köftelerde kullanılması da çoğu kişi tarafından bilinen bir yöntemdir. Artan et yemekleri de taze yeşillikler, domates dilimleri ve sosla lezzetli bir sandviç haline gelebilir. Artan ama henüz atık haline gelmemiş yiyecekleri bu şekilde değerlendirip onları farklı yemeklere dönüştürmek atık gıda miktarının azaltılmasının yanında maddi olarak da bize destek olup daha fazla öğün elde etmemizi de sağlar.
Bize düşen doğaya karşı sorumluluğu yerine getirmek için bireysel olarak gıda atıklarını azaltmaya ve çevremizdekileri bilinçlendirmeye odaklanmalıyız. Yukarıda verdiğimiz önerilere dikkat etmeye başladığımızda önce evimizde, sonra mahallemizde ve şehrimizde bu oranı azaltabiliriz. Bu sayede iklim krizinin hızlı ilerleyişini yavaşlatabiliriz.