Tüm canlıların ilk ve yegane evleri kendi bedenleridir. Herkes kendine has bir vücuda sahiptir. Bu vücutların üzerinde ise bizim bilmediğimiz birçok olay gerçekleşir. Bizler normal hayatlarımızı sürdürürken vücudumuz da belirli süreçler içinde farklı reaksiyonlar gerçekleşir. Hepimiz yaşam rutinimiz içerisinde kendi vücudumuzdan anlam veremediğimiz bazı kokular almışızdır. Çoğu zaman bizi rahatsız edebilen ancak herkeste kendini farklı gösteren bu koku nedir? Hiç düşündünüz mü, birçok vücut ürünü kullanmamıza rağmen o koku saatler içerisinde yeniden nasıl burnumuza gelir? Ya da yakından tanıdığımız birinin kendine has kokusunu diğer kokulardan ayırt edip, algılayabilir miyiz?
Vücut kokusu, terimizin cildimizdeki bakterilerle temas etmesi sonucunda aldığımız kokudur. Vücut kokusunun asıl sebebi terimizdir. Terimizi üreten 2 farklı bez tipi vardır. Bunlar Ekrin ve Apokrin bezleridir. Ekrin bezleri, doğrudan cildimizin yüzeyine doğru ter salgılar. Ter buharlaştıkça cildi serinletmeye ve vücut ısısını düzenlemeye yardımcı olur. Koku oluşturmaz. Fiziksel efor veya artan sıcaklık nedeniyle vücut ısısı yükseldiğinde, terin ciltten buharlaşması serinletici bir etki yaratır. Ekrin bezleri, avuç içleri ve ayak tabanları dahil olmak üzere vücudun çoğunu kaplar. Genelde sadece su ve tuz salgılayan bezlerdir. Apokrin bezleri ise kasıklarda ve koltuk altlarında bulunur. Bu bezler, ciltteki bakterilerle temas ettiğinde farklı kokularda ter üretir. Apokrin bezleri ergenliğe kadar çalışmaya başlamaz. Ürettiği salgı genelde protein ve yağlardan oluşur.
Vücut kokusunu sağlayan tek faktör bu ter değildir. Çünkü; salgılanan ter, tek başına kokusuzdur. Apokrin bezden salgılanan salgıyı besin olarak kullanan birçok bakteri vardır. Bizler her ne kadar fark etmesek de vücudumuz bakterilerle kaplıdır. Bu bakteriler besinlerini bizim salgıladığımız salgılardan elde etmektedir. Aslında bizi rahatsız eden o kokuda tam olarak burada ortaya çıkar. Protein ve yağ dolu salgılar bakteriler tarafından kullanılır ve sonucunda kötü kokulu bir gaz açığa çıkarır. Yani aslında burnumuza gelen kötü koku bizim değil, vücudumuzdaki bakterilerin marifetidir. Apokrin bezler protein ve yağ dolu salgıyı salgılamaya ergenlik döneminde başlar. Özellikle erkeklerde kıllanma fazla olduğu için bu koku daha yoğun olabilmektedir. Apokrin bezler henüz çalışmaya başlamadığı için bebeklerde bu kötü koku bulunmaz. Bu nedenle bebeklerde bebek kokusu olarak bilinen güzel bir koku alırız.
Vücut kokusunu etkileyen faktörler yalnızca bunlar değildir. Günlük hayat rutinindeki farklılıklar ve birçok durum daha bu kokuyu etkileyebilir. Bunlar: egzersiz yapmak, fazla stres veya kaygıya sahip olmak, sıcak hava, aşırı kilolu olmak ve genetik gibi faktörlerdir.
Tüm bunların yanında terinizin normalden daha kötü koktuğunu düşünüyorsanız bunun sebebi, kokuyu etkileyen bazı ilaçların kullanımı veya çeşitli hastalıklar olabilir. Çeşitli tıbbi durumlar ve hastalıklar, bir kişinin normal vücut kokusundaki değişikliklerle ilişkilidir. Bunlar arasında; diyabet, gut hastalığı, menopoz, aşırı aktif tiroid, karaciğer hastalığı, böbrek hastalığı ve bulaşıcı hastalıklar bulunabilmektedir. Vücut kokumuz, hastalıkların varlığı gibi sağlığımızla ilgili ayrıntıları ortaya çıkarabilir. Kolera hastalığı vücudumuzda tatlı şekerimsi bir kokuya sebep olurken, akut diyabet çürümüş elma gibi kokabilir.
Aynı zamanda hormon seviyelerindeki değişiklikler ile vücut kokusu doğrudan etkilenebilir. Menopoz döneminde yaşanan sıcak basmaları, gece terlemeleri ve hormonal dalgalanmalar aşırı terlemeye neden olarak vücut kokusunun değişmesine neden olur. Bazı insanlar da hamileyken veya menstrüasyon döngüsü döneminde vücut kokularının değiştiğine inanırlar. Ayrıca yediğimiz besinlerin de vücut kokumuza etkisi olduğu halk tarafından da bilinen bir olgudur. Araştırmalarda da kükürt açısından zengin besinlerin tüketilmesinin vücut kokusunu etkilediğine yönelik bulgular elde edilmiştir. Soğan, sarımsak, lahana, kırmızı et gibi besinler kükürt açısından zengin olduğu için vücut kokusuna etkide bulunuyor diyebiliriz.
Beslenmemize ve sağlığımıza bağlı olarak değişebilse de her insan için vücut kokusunu eşsiz kılan pek çok şeyi genetiğimiz belirler. Vücut kokularımız oldukça spesifiktir ve koku alma duyumuz da bunu algılayabilecek kadar yeterli ve doğrudur. Buna dair yapılan bir deney ile insanların bir grup yabancının tişörtlerinden vücut kokusu çok benzer olan tek yumurta ikizlerinin terli tişörtlerini dahi eşleştirebildikleri gösterilmiştir. Yani burnumuz bu farklı vücut kokularını belirleyebilmekte ve algılayabilmekte gayet yeterlidir. Wroclaw Üniversitesi'nden koku alma duyusu uzmanı ve psikolog Agnieszka Sorokowska, bunun önemli bir sonuç olduğunu; çünkü genlerin koku alma biçimimizi etkilediğini gösterdiğinden ve koklayarak diğer insanlar hakkındaki genetik bilgileri saptayabileceğimizden bahsetmiştir. Ayrıca Sorokowska ve meslektaşları, koku seçimlerine göre birinin kişiliği hakkında değerlendirmeler yapmanın mümkün olduğunu göstermişlerdir. Öyle ki genetik olarak belirlenmiş koku tercihlerimizle eşleşen kozmetik ürünleri seçtiğimizi saptamışlardır.
Birçok faktöre bağlı olduğunu öğrendiğimiz vücut kokumuz, bu değişken faktörler ve parametreleri içinde bazen istenmeyen kötü kokular olarak belirebilir. Kötü vücut kokusunun önüne geçmek için yapılabileceklerden biraz bahsedecek olursak şunları söyleyebiliriz. Günlük banyo veya antibakteriyel sabunla duş alarak cildi temiz tutmak etkili bir alışkanlık olacaktır. Koltuk altlarını tıraşlı tutulması ile de ter hızla buharlaşacağından bakterilerle etkileşime girmek için fazla zamanı kalmayacaktır. Giysileri düzenli olarak yıkamak ve pamuktan üretilmiş temiz bol giysiler giyinerek cildin nefes almasını sağlamak yine bu konuda önemli bir uygulama olacaktır. Aşırı kokulu yiyecekleri diyetten çıkarmak veya azaltmak, günlük hayattaki stres seviyesini azaltmak da yine kötü vücut kokusunu azaltabilir. Çünkü, stres apokrin bezlerinizin harekete geçmesine neden olabilmektedir. Reçeteli ve zararsız roll-on kullanmak yahut doğal yöntemler olarak limon, yeşil çay, sirke gibi maddeler kullanılarak da kokunun önüne geçilebilir.