2019 yılının sonundan itibaren hayatımıza dahil olan COVID-19, hakkında birçok şeyi yaşayarak öğrendiğimiz bir hastalık. Bu hastalıkla ilgili hala birçok bilinmeyen nokta var. Fakat bazı bilgiler ilk günlerden beri geçerliliğini korumaktadır. Örneğin, hastalığın ilk zamanlarında kadınlar ve erkeklerin hastalığa yakalanma oranları birbiriyle kıyaslanabilir seviyedeyken hastalıktan dolayı ölen erkek sayısı kadınlardan fazlaydı.
Yale Üniversitesinden bağışıklık uzmanı Akiko Iwasaki, bağışıklıkla ilişkili yaklaşık 200 parametreyi inceledi. Hastanın hastaneye yatırıldığında elde edilen değerler ile enfeksiyon ilerlediğinde ölçülen değerler baz alınarak birçok farklılık tespit edildi. Bağışıklık sistemimizin virüse karşı en yetenekli düşman hücreleri olan aktif CD8+T hücrelerinin kadınlarda yüksek seviyede olduğu tespit edildi. Moleküler seviyedeki bu farklılıkların, farklı cinsiyetteki hastaların ölüm oranında etkili olduğu anlaşıldı. Doğuştan gelen bağışıklığa ait faktörler kadınlarda yüksek seviyede bulunurken, hastalığı ağırlaşan erkeklerde daha düşük seviyelerde gözlendi. Bununla bağlantılı olarak T hücrelerinden virüse karşı gelen tepkinin de erkeklerde çok zayıf olduğu görüldü.
Oklahoma Tıbbi Araştırma Kurumunda hayvanlarla yapılan deneylerden elde edilen bir bilgiye göre, dişilerin sahip olduğu iki ana hormondan biri olan östrojeni algılayan reseptörler bloke edildiğinde dişilerin virüse karşı sahip olduğu bu direnç etkisi ortadan kalkıyor. Yani dişilerde bulunan östrojen reseptörünün, virüse karşı direnç ile bir şekilde bağlantılı olduğu görülmüştür. Aynı sonuç, yumurtalıkları alınmış dişi farelerde de gözlemlenmiştir. Bu veri, virüse karşı daha güçlü tepki oluşturan koruyucu etkinin kadın ve erkekler arasındaki hormon farklılığından kaynaklandığını öne sürmektedir.
Yapılan çalışmalar, cinsiyetler arasında doğal biyolojik farklılıkların vücutta SARS-CoV-2 virüsüne karşı oluşan bağışıklık sistemi tepkisini değiştirdiği ortaya koydu. Kadın ve erkek vücutlarına ait birçok özellikte farklılıklar olduğu gibi bu iki cinsiyetteki bireylerin virüse karşı verdiği tepki ve direnç açısından da sahip oldukları farklı fizyolojik özellikler olduğunu görüyoruz.