Uçak, araba ya da tren fark etmeksizin yolcuklar bir çoğumuz için yeni yerler ve kültürler keşfetmek için oldukça heyecanlı ama bir o kadar da yorucudur. Aslında düşündüğümüzde seyahat boyunca sadece koltukta otururuz ama eve ya da otele ulaştığımızda kendimizi oldukça yorgun hissederiz. Halbuki evde koltukta oturduğumuzdan farklı bir hareket yapmayız.
Neden Yorgun Hissederiz?
Bir otobüs ya da araba yolculuğuna çıktığımızı düşündüğümüzde, yollardaki pek çok viraj, çukur ve taş aracın savrulmasına, yön ve hız değiştirmesine neden olmaktadır. Bu durum aracın koltuğunda oturmamızı evdeki koltukta oturmaktan ayıran en büyük faktördür. Çünkü vücudumuzdaki kas sistemimiz biz fark etmesek bile oluşan her yeni harekette dayanıklı olmak ve dik durabilmek için enerji harcamaktadır. Otobüste ya da araba seyahat ederken trafik ya da trafik ışıkları nedeniyle öne ve arkaya savrulma, bir çukura girdiğimizde ya da virajı döndüğümüzde oluşan sallanma, savrulma ya da sıçrama hareketleri vücudumuza zarar vermektedir. Biz bu zararı genellikle tehlikeli olarak düşünmeyiz fakat kaslarımız koltukta sabit bir şekilde kalmak için oldukça gayret göstermektedir. Ayrıca aracın hareket değişimlerinden etkilenen sadece kaslarımız değildir. Beynimiz de her bir hareket değişikliğinde aracın hızını, yönünü, titreşimlerini ve çevremizde olup bitenleri fark etmeye ve işlemeye başlamaktadır. Beynimizin yaptığı bu çalışmaya karşılık kaslarımız da uygun hareketleri yapmaktadır.
Yolculuklar esnasında yorulmamıza sebep olan bir diğer faktör de yine kaslarımız ile ilgilidir. İskelet ve kas sistemimiz hareket etmek için var olmuştur. Yani aslında uzun süre boyunca oturmak iskelet ve kas sisteminin prensiplerine aykırı bir davranıştır. Uzun saatler boyunca oturmak kan ve lenf dolaşımımızı yavaşlatmaktadır. Yavaşlayan kan ve lenf dolaşımı nedeniyle organlara oksijen ve besin taşınması ve atık maddelerin uzaklaştırılması aksamaktadır. Bu nedenle yolculuklarda ara ara mola vermeli ve biraz da olsa hareket etmeliyiz.
Yolculukların vücudumuza ne kadar etki gösterdiğini anlayabilmek için yapılan bir çalışmada, sanal yarış oyuncusu Greger Huttu gerçek bir yarış arabası sürmüştür. Neredeyse 100 km/h hıza çıkan Huttu vücudunu etkileyen fiziksel değişimlere karşı dayanıklılık gösteremediği için kusmuş ve 15. turda pes etmiştir. Bu durumun nedeni yarışçıların vücuduna etki eden G kuvvetidir. G kuvveti, vücudumuzda her birim kütlenin maruz kaldığı basınçtır.
Trenler, otobüsler ya da arabalar kadar sürekli hareket değişimi halinde değildir. Bu nedenle vücudumuza zarar verebilecek etki daha az görülmekte ve daha az yorucu bir yolculuk sağlamaktadır.
Psikolojik Sağlığımız Seyahatlerden Etkileniyor Mu?
Yolculukların psikolojik sağlığımızı etkileyen bir tarafı vardır. Birçok insan seyahat edeceğinde yeni kültürler ve yerler göreceği için heyecanlanmakta ve anılar biriktirmenin hayali kurmaktadır. Fakat yolculuk esnasında pek çok insanla birlikte saatlerce aynı yerde olmak beynimizin tetikte olmasına neden olmaktadır. Ayrıca ek olarak uçuş sonrası jet-lag olma düşüncesi, belli bir santimetre kare içinde oturmak zorunda kalmak -yani koltuğumuz- ve özellikle uçak yolculuklarında bagaj problemlerinin yaşanması psikolojik olarak stresli bir durumdur. Bu nedenle uçak ve tren yolculuklarda business class daha rahat bulunmaktadır.
Seyahat yorgunluğunun üstesinden gelmek için yapılabilecek birkaç değişiklik vardır. Yolculuk esnasında susuz kalmamak ya da susuzluğu azaltmak için; bol bol su tüketmek, cilt ve göz için nem maskeleri uygulamak bir nebze çözüm olabilmektedir. Uzun yolculuk sürelerinde mola vererek esneme hareketleri ve kısa yürüyüşler yapmak dolaşım sistemimiz için olumlu etki gösterecektir. Ayrıca yolculuk zamanında kafeinden kaçınmak ve oluşabilecek gürültüden en az etkilenmek için kulak tıkaçları kullanmak yapılabilecek değişikliklerdendir.
Peki Uçak Yolculuğu Neden Yorucudur?
Buraya kadar okuduklarınızdan sonra aklınıza uçak yolculuları gelmiş olabilir. Çünkü uçaklar otobüs ya da araba yolculukları kadar sarsıntılı olmayabilir. Fakat uçak yolculuklarında da farklı faktörler devreye girmektedir. Bu faktörlerden biri yüksekliktir. Çünkü yerden yüksekliğimiz arttıkça fiziksel kuvvetler de değişkenlik göstermektedir. Örneğin basınç yerden yükseldikçe azalmaktadır. Bu nedenle havayolu şirketleri kabin içindeki basıncı düzenlemektedir. Bir diğer yorgunluk faktörü ise susuzluk konusudur. Havayolu şirketleri kabin içindeki havayı sağlıklı bir insanın soluyabileceği hava bileşimine uygun olarak düzenlemektedir. Kabin içindeki havanın nem oranı karadaki havadan %15 daha düşüktür. Bu durum vücudumuzun normalde alışık olduğu yükseklik ve nem oranından farklı olduğu için kan akışımızı olumsuz etkilemektedir. Kan dolaşımımız yüksek irtifalarda ve nem oranı düşük hava koşullarında kanı iletmekte zorlanmaktadır. Bu nedenle daha fazla çalışmak zorunda kalmakta ve sindirim sisteminde gaz ve şişkinlik problemlerine neden olmaktadır. Uçak yolculuklarında servis edilen yemeklerin tadı da genellikle daha lezzetsiz hissedilmektedir. Bu durumun nedeni de havanın nem oranının düşük olmasıdır. Aslında aynı yemek yolculuk sonu iniş yapıldığında yenilirse daha lezzetli hissedilmektedir.
Uçak yolculuklarında yaşanan türbülans, gürültü ve sarsıntı insan vücudu için normal hareketler değildir. Tıpkı kara yolculuklarında olduğu gibi uçak yolculuğunda yaşanan hareket değişimlerinde de vücudumuz kendini stabil denge halinde tutmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla sürekli olarak tetikte kalan vücudumuz uzun saatler sonunda yorgun düşmektedir.